Mübarek Ramazan ayı sonrası gelen Şevval’de oruç tutmak Peygamber efendimizin sünnetidir. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğrencisi olan Osmaniyeli yetim Ruhi Kılıçkıran da bu sünneti yerine getirmek için 5 Ocak 1968 Salı günü oruçluydu. İki yıldan beri kaldığı Site Öğrenci Yurdunun yemekhanesinde iftarını açtıktan sonra kantine geçti, bir çay alarak oturdu. Ankara’nın dondurucu soğuğundan dolayı kantin tıka basa doluydu.
Marksist Leninist TİP’in gençlik kolları başkanlığını yapan Zülküf ŞAHİN yanında yirmi kadar teröristle kantine girerek teröristlerden birini halk şairi olarak takdim etti. Kantinin orta yerinde durarak kutsal değerlerimize küfür ve hakaretler içeren sözde şiirler okumaya başladılar. O an yaklaşık bin öğrencinin bulunduğu kantinde kimse tepkisini yüksek sesle dile getiremiyordu.
Ruhi, önce oturduğu yerden ikaz etti, dinlemediklerini görünce ayağa kalktı ve hemen kantini terk etmelerini istedi. Ruhi’nin göğsündeki imanından ve yumruklarından başka birşeyi yoktu, ama karşısındaki öğrenci görünümlü teröristler silahlıydı, önce Zülküf silahını çekerek ateşledi, Ruhi vücuduna isabet eden iki mermi ile yere yığılınca katil Zülküf’ün üvey kardeşi de kızıl kurşunlarını Ruhi’nin sırtına boşalttı.
Ruhi KILIÇKIRAN ülkücü hareketin üniversitelerdeki ilk şehidi olarak tarihe geçti…
…
Aradan 47 yıl geçtikten hükümet tarafından başlatılan çözüm sürecinden aldıkları cesaretle öğrenci görünümlü kürtçü-bölücü teröristler üniversitelerde terör estirmeye başlamıştı. Ege Üniversitesinde okul binalarına, koridorlara, sınıflara bölücü sloganlar yazılıyor, öğrenciler, akademisyenler tehdit ediliyor, açıkça bölücülük propagandaları yapılıyor ve bu konudaki bütün şikayetlere rağmen üniversite yönetimi hiçbir tepki vermiyordu.
Devletin yumuşak yüzünü bulan teröristler hiçbir engelle ve kolluk kuvvetiyle karşılaşmadan diledikleri gibi at oynatıyordu. Atatürk’ün Gençliğe Hitabesini buyruk olarak kabul eden Fırat Yılmaz ÇAKIROĞLU ve arkadaşları okuldaki pkk’lıların karşısına dikilince teröristlerin hareket alanı kısıtlanmıştı. Bu durumu hazmedemeyen pkk’lılar ülkücülere karşı daha da saldırganlaşmıştı.
Nihayet, 20 Şubat 2015 günü dışarıdan gelen takviye yüzlerce teröristle birlikte ülkücülerin üzerine saldırdılar. Boksör olan Fırat vurduğu teröristi deviriyordu. Fırat’ın biriyle boğuşmasını fırsat bilen terörist Nurullah Semo, Fırat’ı kasığından bıçakladı. Yaranın derinliği, damarların parçalanmış olması ve ambulansın geç gelmesi sebebiyle Fırat Yılmaz ÇAKIROĞLU olay yerinde şehit olmuştu.
Ruhi ile Fırat arasında yüzlerce ülkücü genç üniversitelerde şehit edildi. Kürtçü, Maocu, Leninist, Marksist örgütlerin saldırıları sürekli devam etti ama devletin kaşlarının çatıldığını görünce gizli, devletin yumuşak yüzüyle karşılaşınca açık açık yapılan bu saldırılara karşı gereken önlem hiçbir zaman alın-a-madı
…
İşte şimdi, 2025-2026 eğitim öğretim yılının başladığı bugünlerde yine ikinci çözüm süreci sayılan bir dönemden geçiyoruz. Bu durumdan istifade etmeye çalışan teröristler devletin çelik yumruğu ile karşılaşmalıdır.
Artık çocuklarımız eğitim almak için gittikleri kampüslerde saldırıya uğramamalı, şehit düşmemelidir. İlim irfan yuvası olması gereken üniversite kampüslerinde bir tek terörist bile barındırılmamalıdır.
Milli Eğitim Bakanlığı ile imzaladığı protokol kapsamında ortaöğretim gençlerine kurslar açan, eğitimler veren Ülkü Ocaklarının bu protokolünün kapsamı üniversite gençliğini de içine alacak şekilde genişletilmelidir.
Çünkü, Ülkü Ocaklarının olduğu şehirde, mahallede, kampüsde;
Hiçbir terör örgütü yuvalanamaz,
Hiçbir örgüt veya cemaat gençlerin beynini yıkayamaz,
Kimse kimseyi taciz edemez,
Hiç kimse tefecilik yapamaz,
Uyuşturucunun adı bile telaffuz edilemez,
Hiçbir genç aç kalmaz, evsiz kalmaz,
Devlete düşmanlık edilemez,
O bölgede akran zorbalığı, kadına şiddet, kiracıya eziyet, ev sahibine haksızlık olmaz, kısacası Ülkü Ocaklarının sorumluluk sahasında ne ezen olur, ne de ezilen!
Ülkü Ocakları, bir bütün olarak kabul ettiği Türk gençliğini bilginin ışığında, törenin yol göstericiliğinde, ruhen ve bedenen tam donanımlı olarak yetiştirip hayata hazırlayan köklü bir kuruluştur.
Ülkü Ocakları sadece bir tabeladan ibaret değildir.
Sabahın ilk ışıklarıyla kapısı açılan ve gece yarısına kadar bacası tüten ocaklar, seminer, konferans, panel, bilgi yarışması, güzel sanatlar, tiyatro, konser, akademik çalışmalar, sportif faaliyetler, tarımsal, sosyal ve ekonomik projeler ile hayatın tam ortasında olan Ülkü Ocaklarına “kamu yararına çalışan vakıf” statüsü verilmelidir.
Bu vesileyle üniversitelerde başlayan yeni eğitim öğretim yılının Türk milletine ve devletine hayırlı olmasını diliyorum.