Türk milleti olarak İslamiyet’ten önce “Göktanrı”ya inandığımız dönemlerde bile ölülerine her zaman gereken ilgi ve saygı gösterirdi…
Asil Türk milleti, savaşta veya barışta hiç zaman ölüsünü ortada bırakmazdı. Atalarımız ölen kişinin göğe yükseldiğine inanır ve bu yüzden “göğe uçtu” veya “uçmağa vardı” demişlerdir. Ölüler usulüne uygun şekilde toprağa verilirdi.
Karahanlı hükümdarı Satuk Buğra Han’nın islamiyeti kabul etmesinden sonra da dinimiz ve milli kültürümüz gereği ölülere saygıya devam edilmiştir. Orta Asya bozkırlarında yaşadığımız zamanlarda bile ölen kişinin evinin veya otağının önüne taziye otağı kurulur. Ailenin acısını paylaşmak isteyenler ölen insanın ailesini bu otağda ziyaret eder; “Başınız sağılsın” dileğinde bulunurdu.
İşte binlerce yıldan beri süregelen bu taziye kültürü birçok Türk kentinde olduğu gibi Urfa’da da devam ettirilmiştir. Ölen insanın evinin kapısı üç gün boyunca açık tutulur, dostları, arkadaşları, akrabaları gelir dualar okunur, ailesine sabır diler, acısını paylaşırdı.
1990’lı yılların başlarında Balıklıgöl’ün kuzeyindeki eski bir Urfa evi Şanlıurfa Valiliğine bağlı ŞURKAV vakfı tarafından restore edilerek Şurkav Taziye Evi adıyla hizmete sunuldu. Sembolik bir ücret karşılığı kiralanan bu taziye evi büyük talep görünce yenileri yapıldı. Zaman içinde çeşitli belediyeler, vakıflar, dernekler ve ailelerin yaptığı taziye evi sayısı birkaç yüze ulaştı.
Taziye evlerinin sayısı artarken metre kareleri de artıyordu. Düğün salonu büyüklüğünde yapılan lüks evler, dayalı döşeli, kışın sıcak, yazın soğuktu…
Tepsi tepsi çaylar, acı kahveler, soğuk su, öğle ve akşam kebap, lahmacun, kadayıf derken taziye evi, “kutlama salonu”na dönmüştü.
Siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları, aşiretler, sözde kanaat önderleri, nam yapmak derdinde olan yeni yetmeler beşer, onar kişilik guruplar halinde bayramlık kıyafetlerini giyip taziye evlerini gezmeye başladılar.
Bazı gösteriş meraklısı taziye sahipleri de gelenlere güçlü görünmek için akrabalarını, arkadaşlarını hazır kuvvet gibi taziye evine oturttu. Durum böyle olunca, taziye evinde her an yüzlerce kişi bulunuyordu.
Bu kalabalık bazılarının iştahını kabartmıştı. Önceleri sembolik olan taziye maliyetleri gün geçtikçe katlanarak artmaya başladı.
Ölen insanın ailesi henüz acısını yaşayamadan kendini töreden, gelenekten, maneviyattan uzak tam bir gösteriş ve israf organizasyonunun içinde buluyor.
Üzülerek belirtmek isterim ki, Şanlıurfa’da bir taziyenin maliyeti 70 ila 100 bin lira seviyesine çıkmıştır.
Bu paralar kimin cebine giriyor, bunları kim denetliyor, nerede ne amaçla kullanılıyor bilmiyorum ama taziye yapabilmek için bankadan kredi çeken, eşinden, dostundan borç para alan insanların olduğunu biliyorum.
Kısacası bu taziye işi çığırından çıkmıştır!
Şanlıurfalıların acısından nemalanan taziye haramzadelerinin bu kirli ticaretine artık son verilmelidir.
Taziye evlerini tek tek gezerek Kur’an-ı Kerim okuyup taziye sahiplerinden neredeyse zorla para toplayan şarlatan dilenciler de engellenmelidir.
İl Koordinasyon Kurulu kararı ile Valilik tarafından bütün taziye evlerine el konulmalıdır. Bu evler Büyükşehir Belediyesine devredilmeli ve hepsine taziye evi yerine “Çok Amaçlı Salon” tabelaları asılmalıdır.
Bu salonlar sadece taziye için değil farklı amaçlar içinde kiralanabilmelidir. Sonuçta bu mekânların herhangi bir kutsaliyeti yoktur. Kız isteme, küçük çaplı nişan organizasyonları, sünnet töreni, yemek ziyafeti, seminer, konferans ve benzeri faaliyetler bu salonlarda yapılabilmelidir.
Kahveci esnafının adı, soyadı ve telefon numaralarını içeren listeler Çok Amaçlı Salonların mutfak kısmına asılmalıdır.
Bu salonları kiralayan kişi, salonun sahibiymiş gibi davranan çaycı veya kahveciyi çalıştırmak zorunda bırakılmamalıdır. Salonu kiralayan isterse kendisi garson bulabilmeli veya ikramları ailesinden birilerine yaptırabilmelidir.
Salon kiralamak için kapı kapı gezmek gerine, belediyede bu konu hakkında görevlendirilen birimi telefonla aramak yeterli olmalıdır.
Çok amaçlı salonların kiralama ücreti; elektrik, su ve temizlik giderlerini karşılaması için “günlük bin lira” gibi sembolik bir rakam olarak belirlenmelidir. Bu meblağın dışında hiçbir ad altında, hiç kimseden para almamalıdır. Ödenen para karşılığında mutlaka belge verilmelidir.
Valilik makamı marifetiyle bu işe el konulmadığı takdirde bu taziye evi işletmeciliği yatırımcıların (!) iştahını kabartmaya devam edecek gibi görünüyor.
Korkarım ki, Urfalının sabrı taşarsa pek yakında taziye evlerini kiralayarak taziyelerini yapacak ama sonunda para ödemeyi reddedecek ve bu sebeple de istenmeyen olaylar yaşanacaktır.
İşte bu yüzden sayın valimiz Hasan Şıldak beyefendinin bu haram ve zulüm çarkına çomak sokarak, haramzadelerin pay almak için birbiriyle yarıştığı taziye evlerinin adını ve işleyişini değiştirmesini bekliyoruz.