Suç ve Ceza mı, Cezasızlık mı?
Türkiye’deki cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü sayısı 2014 yılı itibariyle yaklaşık 160 bin civarındaydı ve bu kapasitenin altında bir rakam olduğundan herhangi bir yer sıkıntısı yaşanmıyordu.
Zaman içinde artan ihtiyaca göre artırılan kapasite, mevcut 395 cezaevinde yaklaşık 300 bine ulaştı ama yine de yeterli gelmedi çünkü artık tutuklu ve hükümlü sayısı 400 bini aşmıştı.
Yani şu anda cezaevlerinde kapasitesinden yüzde 33 daha fazla insan var. Bu da temizlik, disiplin, taciz, tecavüz, hırsızlık, can güvenliği gibi sorunları beraber getirmekle birlikte, bazı cezaevlerinde mahkumların yataklarda dönüşümlü yattığına dair duyumlar alıyoruz.
Hükümetin bu konuyu ciddi olarak masaya yatırması gerekmektedir. Son yıllarda suç işleme oranlarının katlanarak artmasının altında yatan sebepler tespit edilerek çözüm için gereken sosyal ve ekonomik tedbirler alınmalıdır.
Derin yoksullukla boğuşan aileler çocuklarına gereken ilgiyi gösteremiyor, eğitim sistemimizdeki sorunlardan dolayı okul da çocuklara pek fazla katkı sağlamayınca çocuklar sokağa yönelmeye başladı.
Bugün Türkiye’de her dört gençten birisi eğitimin ve istihdamın dışında kalmış durumdadır. Yani 15 - 24 yaş arası yaklaşık 3 milyon 500 bin genç okula devam etmiyor ve hiçbir işte çalışmıyor. Sokakların karanlık taraflarında kaybolup giden bu gençleri bir süre sonra suçlu tipler olarak gazetelerin üçüncü sayfalarında görüyoruz.
Silah, araba, kolay para ve lüks yaşam hevesiyle bir araya gelen gençler sokakları parselleyerek küçük küçük çeteler oluşturmuş vaziyetteler.
Eski kabadayıların yerini mafya yapılanmalarına terk ettiği gibi bölge veya şehir mafyaları da sokakları birer birer bu çocuk çetelere terk ediyor. Küçük bir kısmı tetikçi olarak kullanılsa da genelde bu tip çeteleri kontrol altına almak çok zordur.
Yakalandıkları zaman yaşları küçük olduğu için bir şekilde serbest kalan bu çocuklar kendi çevrelerinde daha çok saygı görmeye ve daha çok suç işlemeye başlıyor… Hoş, tutuklansa da maalesef durum çok farklı olmuyor. Bu sefer de gittiği cezaevindeki mahkumları rahatsız ederek toplumsal huzuru bozuyor.
Çocuk veya yetişkin, her yaştan ve farklı suçlardan cezaevine girmiş mahkumlar için cezaevlerinin fiziki şartları artık yeterli gelmemektedir. Tüm mahkumlara yetsin diye yeni ve daha büyük cezaevleri inşa etmek de çözüm değildir.
Asıl çözüm cezaevlerinde tıkanan sistemi açmaktır.
Ceza sistemini güncellemek, cezaları caydırıcı hale getirmek şart olmuştur. Aksi halde iki yıl ceza alan bir suçluyu 36 gün cezaevinde tuttuktan sonra salıverirseniz, bu insan suç işlemekten korkmaz!
Hangi ad altında olursa olsun bütün ceza indirimleri tedavülden kalkmalıdır.
Ülke nüfusunun içte birini silahlandıracak kadar silahı yurdumuza sokan büyük kaçakçılar mutlaka yakalanmalıdır. Hatta bu silahların sınırlarımızdan geçmesinde ihmali veya menfaati olan kamu görevlileri de tespit edilerek cezalandırılmalıdır.
Mevcut haliyle cezaevine girmek kronik suçlular için bir uzmanlık eğitimi anlamına gelmektedir. Bu mahkumlar cezaevinde yan gelip yatıyor, sağa sola sataşıyor, dinleniyor, fotoğraflar çekip yakınları aracılığıyla sosyal medyada paylaşıyor, yeni suçlularla tanışıyor, yeni suç çeşitlerinin inceliklerini öğreniyor, hangi şartlarda ceza indirimlerinden faydalanabileceğini öğreniyor, kısacası profesyonelliğe geçiş yapıyorlar.
Bu durum ancak, topluma zarar vermekten cezaevine giren mahkumu, ceza bitiminde topluma faydalı bir hale getirerek salıvermekle çözülür.
En önemlisi, “Cezaevinde yatmak” kavramı lügatimizden çıkartılıp atılmalıdır. Cezaevine giren herkes çok sıkı bir program altında, disiplinli bir şekilde çalıştırılmalıdır.
Tarım ve hayvancılık cezaevleri kurulmalıdır. Adına, nüfuzuna, statüsüne, yaşına bakılmadan tüm mahkumlar için hayvancılık işinde çalışmak zorunlu olmalıdır. Hatta işinde başarısız olan mahkumlara da fazla mesai yapma cezası verilmelidir. İleriki aşamada kurulacak ek tesislerde sadece yumurta, süt ve et üretimi değil, sucuk, pastırma, köfte, döner gibi et ürünleri de üretilmelidir.
İlk etapta yedi coğrafi bölgeye birer tane yapılacak tarım ve hayvancılık cezaevi sayesinde hem kırmızı et, tavuk, balık, yumurta fiyatları düşecek, hem de mahkumlar topluma faydalı bir iş yaparken meslek sahibi de olacaklardır.
Terör, hırsızlık, kamuyu zarara uğratmak, taciz, tecavüz, gasp, rüşvet, uyuşturucu, kumar gibi iğrenç suçlardan ceza alanlar “hayati tehlike arz eden” maden işlerinde ama çok sıkı bir disiplin altında çalıştırılmalıdır.
Ayakkabı, deri işlemeciliği, hazır giyim, trikotaj atölyeleri kurularak bu atölyelerde üretilecek ürünler sayesinde piyasada bir denge sağlanabilir.
Böylece cezaevine girince yan gelip yatmayacağını, çok sıkı bir şekilde çalışması gerektiğini bilen insanlar belki ıslah olacak, artık suç işleyeceği zaman iki kez düşünecektir. Cezaevine girse bile meslek sahibi olarak çıkacak ve belki de artık topluma faydalı bir vatandaş olacaktır.
Ülke ekonomisine katkı sağlayacak ve suç işleme oranını aşağı seviyelere çekecek olan önerilerimizin dikkate alınması dileklerimle…