2015 / 17-25 Aralıķ yolsuzluk ve rüşvet iddialarıyla ülke kamuoyunun gündemine oturan ve polis operasyonları ile işadamından bürokrata ve siyasilere uzanan ve de o günkü iktidarın 4 Bakanını koltuğundan eden gelişmelere bizimle birlikte dünya da tanıklık ediyor du...
İşte çok tartışılan ve iktidarın 4 bakanını koltuğundan etmesine rağmen, ortaya çıkan ülke tarihinin en büyük yolsuzluk ve rüşvet dosyası o günün iktidar erki tarafından bir cemaat komplosu olarak görülmüş, ortaya çıkan yolsuzluğun her yere saçılan tapelerı ise montaj ve şantaj olarak reddedilmiş ve dolayısıyla da bu dosyalar gerek yargı gerekse TBMM eliyle muhalefetin tüm itiraz ve uyarılarına rağmen kapatılmış ve iddiaların muhatabı olan aktörlerin tamamı beraat etmiş ve elkonulan paraları da kendilerine yasal faizleri ile iade edilmişti...
Evet o günlerde iktidar eliyle devletin en kritik öneme haiz kurumlarını kuşatmış olan bir din gorünümlü paralel yapının, iktidar olanaklarını kullanma da anlaşmazlığa düştüğü ortağı durumunda ki hükümete karşı eline geçirmiş olduğu devlet imkanları ile bir komplo ve şantaj girişiminde bulunması pekala mümkündür.
Ancak ne var ki ortaya saçılan ve uluslararası çok yönlü ilişkiler içeren bu iddialar, gerek ülke kamuoyu vicdanını gerekse ülke dışında ki bu iddialarla ilgili ülkelerin kamuoyunu tatmin edecek bir şeffaflık ve evrensel hukuk süreçleriyle açkılığa kavuşturulduğuna inanılmadıgından olsa gerek ki bugün o iddiaların önemli aktörleri ve ilişkileri bir kez daha dış dünya da sorgulanmak durumuyla karşı karşıya gelmiştir..
ABD de Reza Zerrab ile başlayan ve Halk Bankası üst düzey yöneticileri ile devam eden soruşturma ve tutuklama girişimlerinin,görevinden azledilmiş bir eski bakana yani Zafer Çağlayan'a kadar uzanmış olması ve gelinen bu noktadan daha nereye uzanacağının kestirilemiyor olma hali, hem Abd-Türkiye ilişkileri hemde ülkemızin zaten yeterince darbe almış dış dünyada ki itibar ve saygınlığına zarar verecek hale gelmiştır. ..
Bunların olmasına sebeb olan yanlışları, ortaya çıkan bu iddiaları yeterince ciddiyetle ele alıp bağımsız ve özgür bir yargı yolunu tesis etmeyisimizin bize çıkardığı sonuçlar olarak görmemiz gerekir...
Şayet iki şeyi yani devlete kendi ellerimizle göz göre göre ve isteye isteye ve de öve öve taşımış olduğumuz, sözde bir din görünümlü adına hizmet ya da cemaat denilen ihanet çetesinin yapmış olduğu operasyonlarla ortaya çıkan gerçekleri aklıselimle fark edebilmeyi başarmış ve dört bakanı koltuğundan edecek kadar büyuk olduğu görülen bu yolsuzluk ve rüşvet çarkını kendi iç hukuk süreçlerimizle aydınlatma ferasetini göstermiş olsaydık...
Bugün gelinen nokta da bir dış ülkenin, ülkemizde yer alan bu iddialarla ortaya çıkan durumu sorgulamasına ve ülkemızin itibarını sarsacak pozisyona gelmesine imkan tanımamış ve ülke adalet kavramının yozlaşması tartışmalarına da fırsat vermemiş olurduk...
İşte bu basit ama önemli refleksleri ülke olarak ortaya koyamayışımızın acı ama gerçek sonuçları ile karşı karşıya gelmemizin tek bir nedeni var ise şayet ;
O da maalesef aklı devre dışı bırakan ve dünya gerçekleri ile bağdaşmayan bir yol ve yöntemle iş tutmaya çalıştığımızı farketmeyecek kadar basiret ten yoksun bir hamaset içinde güç zehirlenmesi ile yaşamış olduğumuz özgüven patlamasıdır...
Daha acı olanda ne yazık ki bu kadar olup bitene rağmen nasıl bir belanın bizi teslim aldığına uyanamayışımız ve yanlışlarımızdan ders alacak refleksleri göstermekten uzak bir savrulmayı yaşamaya devam ediyor olma halimizde ısrar ve inat ediyor olmamızdır...
Günün Haberleri