Anasayfa     Günün Haberleri     Urfapress Tv     Yazarlar     Foto Galeri     Künye     İletişim  

  29 Mart 2024

   URFA'DA ORTAK DENETİM   URFA'DA ORTAK DENETİM   URFA'DA ERKEN BAYRAMLAŞMA   URFA'DA ERKEN BAYRAMLAŞMA   Z KUŞAĞI..!!!   MÜNİR ULUDAĞ VEDA ETTİ   MÜNİR ULUDAĞ VEDA ETTİ   CANPOLAT KIRSALA DEVAM DEDİ   CAMPOLAT Kırsalı İhmal Etmiyor   Vali AYHAN'a Teşekküre Gitttiler   Vali AYHAN'a Teşekküre Gitttiler   URFA BİR KONAK DAHA KAZANDI  



Site İçi Arama

Röportaj

AKTÜRK-DEMİR RÖPORTAJI

 Tarihi gerçekleri gün yüzüne çıkartacağız.RÖPORTAJ: MÜSLÜM AKTÜRK

Anket

URFASPOR KÜME DÜŞER Mİ?
EVET
HAYIR
FİKRİM YOK

Günün Manşetleri

Günün Fotoğrafı

Önemli Linkler

Hava Durumu

Neden, “Bereketli Hilal” ? 2

 

Dünkü yazının devamı..

Toplumsal Cinsiyet ve Doğanın Ayrılması
Toplum içinde cinsiyete bağlı ilk farklılaşma Avcılık-Toplayıcılık döneminde gerçekleşmiştir.
Erkeklerin Avcılık, Kadınların ise Toplayıcılık yaptığı bu dönemde,
İlk iş bölümü erkekleri “Hayat alıcılar” ve kadınları “Hayat vericiler” olarak öne çıkarmıştır.
Avcılık daha çok erkeklerce yapılırken, yabani bitki ve meyve toplayıcılık da büyük ölçüde Kadın ve Çocuklarca yapılmaktadır.
“Avcı-Toplayıcı” topluluklarındaki ilişkiler,
Ortak çalışmaya ve ortak paylaşmaya dayanan eşitlikçi ilişkilerdi.
Bu yüzden ilkel toplulukta birey-topluluk çıkar çelişkileri yoktu.
İlk Neolitik Çağ’da,
Kadınlar,
Tahıl ve tohumların yeniden üretilebildiğini keşfettiler ve
Çapa ile tarım yapmaya başladılar.
Bu dönemde, toplum yapısı dağınık, barışçıl ve anaerkildi.
Orta Neolitik Çağ’da çapa yerini sabana bıraktı.
Erkeğin üretim gücünde aktif rol almasını sağlayan saban tarımına geçmesiyle erkeğin kadına, kendisine ve doğaya hükmetme süreci de başlamış oldu.
Göçebe topluluklar yerine kasabalar ve kentler oluşmaya başladı. Tohumun bir sonraki yıla saklanabildiğinin keşfi ile birikim ve özel mülkiyet kavramları ortaya çıktı.
Bereketli Hilal denen bu bölgeden tüm dünyaya yayılan hayvanlar ve bitkiler sayesinde ise dünyada hem genel anlamda bir uzmanlaşma
Hem de bazı değiş tokuşlar sayesinde insanlık ilerlemeye başlamıştır.
Mısır’ın hiyeroglif yazısı veya mimarlık harikası piramitleri,
Tarımın yarattığı refah olmadan toplayıcı avcı bir toplumda asla ortaya çıkamazdı.
Birçok icat asla uzmanlaşma olmadan icat edilemez ve değişik yetenekteki insanlar bir şekilde uzmanlıkları doğrultusunda değişime gitmeden (bir nevi ticaret, değiş tokuş) ilerleyemezlerdi.
İbn-i Haldun; İnsanların neden farklı kıtalarda farklı hızda geliştiğini ararken, kitabında “Yiyecek Üretiminin Başlaması ve Yayılması” başlığı altında, sermaye birikiminin endüstri devrimi ile değil,
Tarih öncesi devirde başladığını,
Beş temel başlangıç yerinden başlangıç tarihi bakımından en erken olanının “Bereketli Hilal” denilen bölge olduğunu söylüyordu.
Aynı zamanda diğer başlangıçların; Çin, Mezo Amerika, Amazon Havzası, Birleşik Amerika’nın Doğusunda yani Bereketli Hilal dahil beş bölgede yapıldığını belirtiyordu.
Bu bölge, çiftçilik yapmayıp başka uğraşları olanları, çiftçilik ve çiftlik hayvanları biçimindeki yiyecek üretimi yapanlar sayesinde doyurabilme olanağı bulunan, depolanmış yiyecek fazlasına ve kalabalık insan nüfusuna sahip olan bir bölgedir.
Bu bölgede yaşayanlardan çiftçilikten tasarruf edilen zamanla başka işlere yönelenler, üretimin daha da artmasına ve dolayısıyla daha fazla tasarruf edilmesine ve bu tasarruf edilenden örneğin toprağı işlemek için sabanın (yani teknoloji) doğmasına ve kullanılmasına yol açmışlardır.
Ayrıca sözünü ettiğimiz bu depolanmış fazlalar,
Bölgenin farklı yerlerinde farklı şekillerde oluştuklarından değiş tokuşa da tabi tutulmuş, yani mübadeleyi başlatmıştır.
Mübadele, sermayenin süratle ve çeşitli biçimlerde birikmesine yol açmıştır.
Bu çeşitli biçimdeki sermaye birikimine örnek olarak, bazı yerlerde kişi ve özel barınaklarda biriken tahılı, evcil hayvan sürülerini, depolamanın organizasyonunu ve daha ileriki tarihlerde yazıyı, sayıyı, örnek gösterebiliriz.
Sermaye birikimine dolayısıyla mutlak güce giden yol,
Bereketli Hilal’de temel sekiz bitki (çift sıralı buğday, tek sıralı buğday, arpa, mercimek, bezelye, nohut, acı burçak ve keten ki
Bunların hepsi yörenin yaban bitkisi idi) ile dört memeli hayvanın (keçi, koyun, domuz, inek),ki bunlarda yörenin yaban hayvanları idi, evcilleştirilmeleri ile başladı.
Sermaye birikimine giden yolun en erken tarihte Bereketli Hilal’de başlamasının muhtemel nedenlerini belirleyen faktörler:
1- Bu bölgede dünyadaki 12 temel tarım ürününün altısının yaban olarak bulunmasıdır.
2- Bu bitkilerin yetişmesine ve tohumlarının saklanmasına elverişli bir iklimin bulunmasıdır.
3- Buradaki bitkilerin yaban haldeyken bile çok verimli olmalarıdır.
4-Bitki türlerinin genellikle ve çoğunlukla kendi kendilerini dölleyen bitkiler olmasıdır.
Akdeniz iklim kuşağı denilen iklim kuşağı içinde bulunan bu bölgenin ikliminin bölgeye sağladığı avantajlarda vardır ve bunları şöyle özetlemek mümkündür:
Bir kere bu iklim kuşağı en geniş iklim kuşağı olarak
a) türlerde çeşitlilik
b) yıllık olan bitkilerin diğerleri içindeki payının diğer
Bölgelere nispetle yüksek olmasını sağlıyordu.
Öte yandan bu bölgenin yeryüzü şekilleri bakımından çeşitliliği de
a) Bitki çeşitliliğine
b) Hasat zamanı çeşitliliğine yol açıyordu.
Yukarıda sıraladığımız bu bitki ve hayvan paketinin ve ya stokunun temel gereksinimler olan karbonhidrat, protein, yağ, giyecek, yük taşıma ve ulaşımı dengeli olarak karşıladığına, bu nedenle bölgede yoğun yiyecek üretiminin varlığından hareketle sermaye birikimine giden yolun başladığına dolaylı olarak işaret edebiliriz.
Bölgede gözetilmesi gereken bir diğer faktörde avcılık ve toplayıcılık halinin kolaylıkla yiyecek üretimine dönmesi, yiyecek üretimi için bir rakip hayat tarzı olmamasıdır.
Belirtilen topraklar o derece değerlidir ki sadece Haçlı Seferleri’ne değil, insanlığın gelişimiyle beraber sürekli büyük güçlerin bu topraklara olan ilgisine neden olmuştur.
Hatta Mardin’de yüksek bir tepeden gece, güneye doğru baktığınızda; önünüzde sanki engin bir deniz varmış gibi gözükür, gündüz baktığınızda ise önünüzde yayılan bu topraklar “nasıl bir zenginliktir” diye ister istemez kendinize sorarsınız.
Bu topraklar sadece verimliliğiyle ve insan ırkının yaşamasına en uygun topraklar olmasıyla değil, dünya üzerinde aynı koşullara sahip bir başka benzerinin olmaması açısından da önemlidir.
Bereketli Hilal olarak adlandırılan bölgenin üstünden ve altından birer paralel çizdiğimizde ve bu paralellere dünya etrafında bir kez tur attırdığımızda, Akdeniz İklim Bölgesi olarak haritada da belirtilmiş olan kara parçasının sadece Mezapotamya, Anadolu, Afrika’nın Akdeniz’e kıyı toprakları ve aynı şekilde Avrupa’nın Akdeniz kıyısındaki toprakları şeklinde olduğunu görebiliriz.
İki çizgi arasında kalan alanın neredeyse yüzde yetmişi okyanuslara denk gelir, Akdeniz ikliminin görüldüğü yerler dışındaki alanlar da ya çöllerdir ya da kurak iklimlerdir.
Dolayısıyla bölge sadece geçmişte değil, günümüzde ve gelecekte de ilgi odağı olmaya devam edecektir.
Bölgenin okyanuslara kıyısının olmaması ve Akdeniz sayesinde korunaklı bir konumda yer alması da önemini artıran noktalardan biridir.
Ayrıca bütün dinlerin bu bölgeden dünyaya yayılmış olması bölgeye ilahi bir boyut da eklemektedir.
Tüm bu hususlara rağmen,
Medeniyetlerin doğup geliştiği ve tüm dünyaya yayıldığı bu bölge özellikle Düşünce Sistemi ve Bilimin Batı’ya kaymasıyla birlikte son yüzyıllarda gelişmişlik seviyeleri açısından ilerleme kat edememiştir.
Hatta demokrasinin doğduğu topraklar olmasına rağmen günümüzde, Batı’nın demokrasi getirmek için uğraş verdiği topraklar haline dönüşmüştür.
Elbette Batı’nın derdi bu bölgede yaşayan insanların demokrasi ile yönetiliyor olmaları ya da demokratik hakları değildir.
Batı, bilimle uğraşmaya başladığından beri bu toprakların değerini algılamıştır.
O nedenle farklı sebepleri öne sürerek insanlığın yaşaması için en uygun coğrafyada söz sahibi olmak istemektedir.
Eleştirileriniz olabilir;
“O kadar gelişmiş ve zenginleşmişken kendileri için de yaşama uygun alanlar geliştirebilirler, tıpkı Japonya’nın yaptığı gibi en çok depremin yaşandığı bölgede teknolojiyi en yüksek seviyede kullanarak doğaya karşı koyup coğrafyanın kaderi değiştirilebilir” diyebilirsiniz ve Batı’nın yazıda bahsi geçen bölgeye ilgisini anlamaya çalışan senaryoların paranoya olduğunu savunabilirsiniz.
Ancak insanlık her ne kadar gelişirse gelişsin doğanın gücünü asla aklından çıkarmamalıdır.


Saygılarımla.

Ekleme Tarihi: 28 Ocak 2015 11:25

Yazarın Diğer Yazıları İçin

Yorum Ekle

Yazdır

Flash Haber

URFA BİR KONAK DAHA KAZANDI

 Taşı toprağı altın değil tarih olan kadim şehir Şanlıurfa'da, uzun yıllardır atıl durumda olan ve kente çirkin bir görüntü veren Hacı Kamil Konağı restore edilerek turizme kazandırıldı.

Köşe Yazarları

Ali ÇİZMECİOĞLU

 

İmam Hüseyin SAVAŞ

 

Op.Dr.Yusuf Vehbi OCAK

 

Mustafa ARISÜT

 

Osman Ataman BİNER

 

Hüseyin GÜZEL

 

Ayten DOĞAN

 

Metin ŞENAY

 

Mehmet CANBEYLİ

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

Anasayfa     Günün Haberleri     Sitene Ekle     Urfapress Tv     Yazarlar     Foto Galeri     Künye     İletişim  

  29 Mart 2024