Anasayfa     Günün Haberleri     Urfapress Tv     Yazarlar     Foto Galeri     Künye     İletişim  

  19 Nisan 2024

   URFA'DA ORTAK DENETİM   URFA'DA ORTAK DENETİM   URFA'DA ERKEN BAYRAMLAŞMA   URFA'DA ERKEN BAYRAMLAŞMA   Z KUŞAĞI..!!!   MÜNİR ULUDAĞ VEDA ETTİ   MÜNİR ULUDAĞ VEDA ETTİ   CANPOLAT KIRSALA DEVAM DEDİ   CAMPOLAT Kırsalı İhmal Etmiyor   Vali AYHAN'a Teşekküre Gitttiler   Vali AYHAN'a Teşekküre Gitttiler   URFA BİR KONAK DAHA KAZANDI  



Site İçi Arama

Röportaj

AKTÜRK-DEMİR RÖPORTAJI

 Tarihi gerçekleri gün yüzüne çıkartacağız.RÖPORTAJ: MÜSLÜM AKTÜRK

Anket

URFASPOR KÜME DÜŞER Mİ?
EVET
HAYIR
FİKRİM YOK

Günün Manşetleri

Günün Fotoğrafı

Önemli Linkler

Hava Durumu

Bir İmzanız 300 Hayat Kurtaracak

 



Uzaklarda, gözlerden çok uzaklarda bir Türk yurdu vardır, adına Doğu Türkistan denilen…



Gözlerden uzak dedim ama gönlümüzden uzak değil, gönlümüzün özünde, gözümüzün bebeğinde yeri vardır Doğu Türkistan’ın…



Uzun tarih çizgisi boyunca İç ve Orta Asya’da kurulmuş olan Türk Devletlerinin merkezi konumunda olan veya asli unsuru olan toprakların adıdır Doğu Türkistan…



2 milyon km2’ye yakın yüzölçümü ve 38 milyon nüfusuyla Asya’nın merkezinde yer alan kadim Türk vatanının yani Doğu Türkistan’ın bu tarihi ve coğrafi adı, 1878’deki Çin-Mançur istilasından 1949 vukuu bulan Komünist Çin işgaline kadar Uygur Türkleri kendi öz vatanlarını Çin işgalinden kurtararak, hürriyetlerini kucaklayabilmek amacıyla 200’den fazla ayaklanma çıkarmış ve direniş başlatmışlar ama ancak her defasında bu başkaldırılar katil Çin ordusu tarafından son derece kanlı bir şekilde bastırılmıştır. Bütün bu olaylar arasında Uygur Türkleri üç defa hürriyetin tadını tatma fırsatı bulmuşlardı. Doğu Türkistan, 1955 yılında “Şin Jiang Uygur Otonom Bölgesi” adıyla bugünkü idari statüsüne geçmiştir.



Durumundan şüphelenilen Uygur Türkleri evlerinden alınarak dönüşü olmayan zindanlara götürülmekte ve bunlardan bir daha haber alınamamaktadır. O zindanlardaki zulmü yaşadıktan sonra farklı zamanlarda kaçmaya muvaffak olan az sayıdaki soydaşımızın anlatımlarından sonra aşağıdaki işkencelere maruz kaldıklarını söylemek mümkündür;



İnsanın sağ baldırından demiri sokup, sol koltuk üstünden çıkarmak... İnsanı tek kolundan köşeye asmak ve kürekle dövmek… İnsanı her iki elinden köşeye zincirlemek ve kafasına değnekle vurmak… İnsanı soyup, ellerini, ayaklarını bağlayıp ve vücudunu sivri bıçaklarla yüzlerce yerinden delmek... İnsanın ellerini, ayaklarını ve ağzını bağlayıp, her iki burun deliğine birer sigara sokup ve sigaraları yakıp bırakmak... İnsanı her iki elinden köşeye asıp öylece ölüme terk etmek… İnsanı ellerinden ve ayaklarından sıkıca sandalyeye bağlayıp, kafasından cereyan vermek… İnsanı soyup, vücudunu iplerle sıkı sıkıya bağlayıp kan dolaşımını durdurarak ölüme terk etmek… İnsanları bir araya toplayıp, birini feci şekilde döverek, diğerlerine seyrettirmek… İnsanı sırtı duvara dönük olarak iki elinden ve bir bacağın bağlayıp askıda ölüme terk etmek… İnsanın ellerini arkadan ayakları ve dizleriyle beraber sıkıca top eyleyerek bağlayıp ve bu hâliyle yuvarlayıp top oynamak, yorulunca da üzerine oturmak… İnsanın ayaklarını, dizlerini gövdesini ve kollarını yusyuvarlak birbirine sıkıca bağlayıp ensesinden cereyan vermek… İnsanın dizlerini ayrı ayrı büküp bağlamak ve her iki bağlı dizlerinin arasına kafasını tamamen aşağıya eğip, ayaklarına bağlayıp bırakmak… İnsanın ağzına beton dökmek ve bantlayıp, öylece ölüme terk etmek… İnsanın ağzına su ile karıştırılmış asit döküp, zulmederek öldürmek… İnsanın ağzını bez parçalarıyla tıkayıp, sıkıca bağladıktan sonra bütün vücudunu da sıkıca iple bağlayıp, çekiçle göğsüne vurmak... İnsanın tırnaklarının altına çiviler çakmak… İnsanı bir metre yüksekliğinde dört ayak üzerine konulmuş bir demir üzerinden eğerek kafası yere sürünecek vaziyette ayaklarıyla bağlamak ve öylece ölüme terk etmek… İnsanı yüzüstü yatırıp, üzerine oturarak, kollarını tersten kafa istikametine doğru zorlayarak yavaş yavaş kırmak… İnsanın ağzına cereyan kablosunu sokarak cereyan vermek… İnsanı bileklerinden sıkıca bağlayıp bırakmak ve böylece kan dolaşımını durdurarak kangren olmasını temin etmek… İnsanın ellerini ve ayaklarını arkadan bağlayıp, kafasını da bir demire bağlayıp, öylece ölüme terk etmek… İnsanı yüzüstü betona yatırıp, kafasının üstüne çıkmak... İnsanı su dolu büyük kovalara elleri ve ayakları birbirlerine bağlı olarak başı su içinde, bağlı el ve ayakları su dışında kalacak şekilde bırakmak ve bazen nefes almasına müsaade etmek, bazen etmemek ve böyle böyle boğup bırakmak… İnsanın ayak parmaklarını alttan eklem yerlerinden yarıya kadar kesip bırakmak ve ayaklarının altını çeşitli yerlerinden delmek… İnsanın el parmakları aralarına birer çıta yerleştirip, parmakları sıkıca bağladıktan sonra da çıtaları testere gibi bir ileri bir geri çekerek zulmetmek… İnsanın vücudunu törpü ile törpüleyerek, yara bere içinde bırakmak ve bunu sık sık yaparak mazlumu canından bezdirerek ölümünü sağlamak… İnsanı soyup bir kaç yerden aynı anda cereyan vererek vücutta yanıklar ve büyük yaralar açmak… İnsanın ağzına hortumla basınçlı su vererek boğmak… İnsanın ellerini, dirseklerini arkaya bükerek bağlayıp ve öylece asıp uzun vade de ölüme terk etmek… İnsanın ellerini arkadan bağladıktan sonra sırtına ağır bir yük bağlayıp, aç ve susuz kaderine terk etmek... İnsanın ellerini ve ayaklarını bağlayıp, gözlerini çöp doldurup ve öylece bırakmak… İnsanı sırt üstü yatırıp, sulandırılmış acı biberi hortumla burun deliklerine basmak… Çarmıhlara gerip, günlerce dayaktan geçirip ve günlerce aç, susuz bırakarak öldürmek… İnsanın ağzına iki ucu dışarıda kalacak şekilde bir değnek koyup, sonra bunun geri çıkmamasını temin için her taraftan sıkıca bantlayıp ve bağladıktan sonra her iki taraftan değneği aşağı, yukarı, sağa ve sola şiddetli bir şekilde hareket ettirerek dişler, çene ve boyun kırılır... İnsan çarmıha gerilir sonra vücuduna bir kaç yerden demir çubuklar sokulur ve bu çubuklara cereyan verilir... İnsanı kollarından darağacına asıp ölüme terk etmek... İnsan sandalyeye oturtturulur, kafasına da demir bir kova geçirilir ve bu kovaya iki kişi tarafından demir sobalarla vurulur... İnsanın elleri ayaklarının ucuna yapıştırılır, iki kat hâline sokulur ve üzerine sıra ile oturulur… İnsan kollarından tavana asılır bazen dövülür bazen de vahşi köpeklerin insafına bırakılır... İnsanın göz kapaklarına alttan ve üstten kuvvetli yapışkan bantlar yapıştırılıp, aksi istikametlere doğru çekilerek uçlar çene altına ve başın üstüne yapıştırıldığında gözler sürekli açık kalır... İnsan sırtüstü yatırılır ve ayak parmaklarının arasına sigaralar yerleştirilip yakılır… İnsan çırılçıplak soyulur, birkaç kişi tarafından kırbaçlarla yara bere içinde kalıncaya kadar dövülür… İnsan birkaç kişi tarafından ortaya alınıp değneklerle dövülerek öldürülür… İnsan ellerinden, ayaklarından çarmıha gerilir ve boynuna bir el değirmeni taşı asılır... İnsan sandalyeye bağlanır ve ağızdan cereyan verilir… İnsan hareketsiz hâle getirilir, pense ile parmak uçları kemikleriyle beraber sıkıştırılarak patlatılır… İnsanın elleri, ayakları bağlanıp kafasına çuval geçirilir ve kafasına değneklerle rastgele vurulur...



Ülkemizde yaşayan birçok vatandaşımızın varlığından bile haberdar olmadığı uzak vatan Doğu Türkistan’daki soydaşlarımızın maruz kaldıkları diğer işkence şekilleri ile çeşitli tarihlerde uğradıkları toplu katliamları bir başka yazımızda sizlerle paylaşmaya çalışacağız.



Fakat şimdi siz değerli okurlarımıza aktarmamız gereken çok daha önemli bir konu var. Yukarıda bahsettiğimiz Doğu Türkistan’daki Çin zulmünden kaçarak önce Malezya’ya ardından da Tayland’a sığınmış olan 300 soydaşımız var. Bu soydaşlarımızın Çin’e iade edilmeleri an meselesi ve iade edilmeleri halinde de idam edilmeleri kesin, çünkü daha önce bunun yüzlerce örneği var katil Çin’in kirli sicilinde…



İşte tam bu noktada dünyanın en büyük gençlik teşkilatlarından biri konumundaki Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı ülke sathına yayılmış yüzlerce şubesinde aynı anda bir imza kampanyası başlattı. Aynı dine iman ettiğimiz aynı millete mensup olduğumuz 300 insanın Çin’e iade edilmesi yerine, ülkemize getirilerek hayatlarının kurtulmasına vesile olmak amacıyla başlatılan bu imza kampanyası kapsamında Şanlıurfa Ülkü Ocakları da bir stant kurdu.



Haşimiye civarında bulunan Şanlıurfa Ülkü Ocakları önünde kurulan standa giderek bir imza atmak, genç, yaşlı, erkek, bayan, zengin, fakir her vatandaş için bir insanlık görevidir. Hava şartları uygun olduğu sürece Ocağın önündeki caddede, hava şartları uygun olmadığı zamanlarda ise Ocak binasında devam edecek kampanyaya bütün Urfalıların iştirak ederek zalimin değil, mazlumun yanında olduklarını göstereceklerine yürekten inanıyorum.



Atacağınız imzanın soydaşlarımızın hayatlarının kurtuluşuna vesile olması dileklerimle…

Ekleme Tarihi: 20 Aralık 2014 09:57

Yazarın Diğer Yazıları İçin

Yorum Ekle

Yazdır

Flash Haber

URFA BİR KONAK DAHA KAZANDI

 Taşı toprağı altın değil tarih olan kadim şehir Şanlıurfa'da, uzun yıllardır atıl durumda olan ve kente çirkin bir görüntü veren Hacı Kamil Konağı restore edilerek turizme kazandırıldı.

Köşe Yazarları

Ali ÇİZMECİOĞLU

 

İmam Hüseyin SAVAŞ

 

Op.Dr.Yusuf Vehbi OCAK

 

Mustafa ARISÜT

 

Osman Ataman BİNER

 

Hüseyin GÜZEL

 

Ayten DOĞAN

 

Metin ŞENAY

 

Mehmet CANBEYLİ

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

Anasayfa     Günün Haberleri     Sitene Ekle     Urfapress Tv     Yazarlar     Foto Galeri     Künye     İletişim  

  19 Nisan 2024