TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ'nin KURUCU FELSEFESİ

Tarihi hadiseleri ve günümüz sorunlarını;zaman,mekan ve sosyolojik gerçeklerden uzak yorumlamaya kalkarsanız çoğu zaman yanılırsınız.


20.yy başlarında imparatorluklar döneminin bittiği milli devletlerin kurulmaya başlandığı


bir dönemde Türkiye Cumhuriyeti devletini kuranların esas aldıkları ''Kurucu felesefe'' şimdilerde gelişi güzel tenkit edilmekte...
Oysa meseleye zamanın şartları,imkanları ve güçlükleri açısından bakınca siz de olsaydınız belki aynı tercihleri yapardınız.Atatürk'ün esas aldığı,tarif ettiği medeni ve çağdaş devlet olma kriterlerini ''Devletin kurucu felsefesi ''yapardınız.


Her türlü ((Uluslararası ve yerel ) yıpratma ve tahrip etme çabalarına rağmen;


Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 96.yılında da bir bütün olarak dimdik ayakta durması;kuruluş felsefesi ve temellerinin ne kadar doğru ve sağlam tespit edildiğini gösterir.


Çok partili siyasi döneme geçildikten sonra ve 1955 yılından itibaren ülkemizde yaşadığımız yönetimsel hataları ve özellikle son yirmi yıldan beri belli bir (sinsi)plan dahilinde Atatürk'ün öngördüğü medenileşme ve çağdaşlaşma çabaları ile girişilen gizli/açık mücadele; içinde bulunduğumuz sıkıntı ve çıkmazların sebebidir.


Milli olmaktan çok ümmet olmak çabalarının ülkeyi getirdiği durum;halen yaşadığımız durumdur.
Herkesin şikayet ettiği bu durum karşısında;yönetenlerin tekrar yeniden Milli olmaya çalışma ve milli değerleri ön plana çıkarma çabaları ise yine;Atatürk'ün 100 yıl evvel tarif ettiği yönetimsel esasların,doğruluğunu ispat eden davranışlar olmuştur.


Zamanı,çağın gerekleri ve ihtiyaçlarını iyi okuyamazsanız;Türk devletler tarihinin ana


unsuru olan; ''Yaratılanı severiz Yaradan'dan ötürü''felsefesini gözden uzak tutarsanız;


ne Atatürk'ün yapmak istediklerini ne de Türk Devletlerinin kuruluş felsefelerinin asla ''emperyalist'' bir felsefe olmadığını kavrayamazsınız.
Artık gerçekliği tarihen ve tecrübelerle reddedilen; ''Atatürk'ün arkasındaki güçler'' diye her başarının(özellikle Atatürk'ün) arkasında yabancı güçleri ve yönlendirmeleri ima etmenin de ülkemizde yaşanılan ve çağın sorunlarını izah etmede veya tedavi etmede geçerliliğinin olmadığını bilmek gereklidir.


Tarihin;milletler ve dinler savaşı olduğu,''Ebedi dostluklar veya ebedi düşmanlıklar'' olmadığı tarihi tecrübelerle ispatlanmış bir durumdur.


Ulaşılması gereken nokta ise;
Osmanlı imparatorluk mantığı ile yönetilen Milli bir devlet olmayı başarmaktır....