|
Şanlıurfa en kötü günlerini yaşıyor. Geçmişte tarım ve hayvancılık çok canlıydı. Turizm çok canlıydı. Sınır ticareti hem Irak hem Suriye ile gidiş geliş çok olduğu için çok bereketliydi. İran’ın bile 15 yıl öncesine kadar faydası vardı Urfa’ya. Suriye’deki Hz. Zeynep’in türbesine giden İranlı turistler karayoluyla Urfa’dan geçiyordu.
Güneydoğu Anadolu Projesi’ni (GAP) zaten anlatmaya gerek yok tüm dünya biliyor. Özellikle inşa sürecinde su gibi para akıyordu Ankara’dan. “Ane kalk bir zılgıt çal” denilerek coşkuyla başlatılan o projenin ve zılgıtların yerini şimdi çığlıklar aldı. Sulama kanallarında peş peşe can veren gençlerin anneleri ağıt yakıyor. Bir zamanlar umutla atılan her adım, bugün bir annenin gözyaşında boğuluyor. Bozova’nın bir kısmı ve oradan Karaköprü’ye kadar köyler hala suyun yolunu gözlüyor.
Tarım alanında uğraşanlar bir dokun bin ah işit türünden… Hayvancılık yapanlar çoktan havlu attı. Yumurtayı da, tavuğu da artık şehir merkezine geldiklerinde marketten alır oldular.
Her gün batılı ülkelerden otobüslerle turist gelirdi. Ben çocukluğumda Ucuzluk Pazarında amcamın yanında çeyizci dükkanında çalışırken onların sayesinde İngilizce konuşmayı öğrenmiştim. Hatta gazeteciliğe bile ilk adımımı onların sayesinde atmıştım. Barutçu (Yahudi) Hanını Türkiye Gazetesine haber yapmıştım. Turistler içler acısı halini bir daha görmesin diye.
Şanlıurfa ticaretinin öldüğüne dair olumsuzlukları saymakla bitiremem. Ancak saydığım sektörlerden eski canlılığı yakalayabileceğimiz bir Suriye fırsatı var şu anda. Bunun için kentte bir seferberlik ruhu gerekiyor. Seferberlik ruhu için de kentin otoritesinin kenti harekete geçirmesi gerekiyor.
İşte bunca acı tabloya en ağırını ekleyeyim…
Kentte siyasi otorite yok!
Çok eleştirdiğim Faruk Çelik gittiğinden beri kentte bir otorite yok. Bu yüzden kentte bir başı boşluk var. Bunu gelişigüzel altyapı kazılarından, her bir kurumun ayrı cumhuriyet gibi davranmasından, vekillerin ayrı ayrı hareket etmesinden vs dahi anlamak mümkün.
Örnek vermekten usandığımız Gaziantep’i bir kez daha zikretmek istiyorum. Suriye pastasından büyük payı kapabilmek için elinden gelen her şeyi yapıyor. Emevi Camii’nin halısını döşemekten şehirlerarası yollarına şerit çekmeye, fuarlar düzenlemekten Suriye’ye seferler düzenlemeye varıncaya kadar… Fatma Şahin’in son hamlesi akıllara ziyan. Şehirlerarası yolculuk yapanların en muzdarip olduğu Suriye’deki yollarda aydınlatma olmadığı gibi şeritlerin de olmamasıydı ve Fatma Şahin şeritleri çekti. Halep’te iki gün kaldı. Kodlarını çözüyor, gönüllerini fethediyor. O heyette giden bizim Urfalı bir vekil de öylece izliyor onu orada. Gelip kentte, haydi biz de silkelenelim, biz de bir şeyler yapalım demiyor. Demek aklına gelmiyor belki de.
Akıllarının ucundan geçmediğinden emin olduğum bir husus daha eklemek istiyorum… Neden Akçakale veya Ceylanpınar sınır kapısı aktif hale getirilmiyor? Sınırın karşısında Kürtler mi var? Biz talep edelim bırakalım bunu Ankara düşünsün. Hazır Ankara ile Kürt hareketinin öncüleri arasında da su sızmazken…
|