11 Eylül 2025 05:17

12 Eylül Darbesi Neden Yapıldı

12 Eylül Darbesi Neden Yapıldı



Evet, 12 Eylül 1980 darbesinin neden yapıldığını hiç düşündünüz mü?



Her ne kadar dünya kamuoyu Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) adını ilk olarak 11 Eylül 2001’den sonra duymuş olsa da, BOP’un tarihi çok daha eskilere dayanmaktadır.

Çevresindeki Müslüman ülkelerini tehdit olarak gören İsrail, Müslümanların ittifak kurma ihtimalini ortadan kaldırmak için yüzyıllardan beri düşündüğü fakat çerçevesini tam olarak şekillendiremediği BOP üzerine 1973 yılından itibaren daha ciddi ve sinsi bir şekilde kafa yormaya başladı.

Yapılan beyin fırtınası toplantılarında, Yahudiler tarafından tahrif edildiği için tedavülden kaldırılan Tevrat’ta kendilerine “vaad edilen topraklar”da yayılmalarına engel olabilecek, tüm ülkeleri BOP’un kapsamına almaya karar verdiler.

Öncelikle o ülkelerde satın alınabilecek insanları başa getirmeyi hedeflediler. Bunun mümkün olmadığı veya uzun zaman alacağı ülkelerde kargaşa, kaos çıkartacak terör örgütleri kurdururlar.

Mesela Türkiye’ye karşı önce kiralık Ermeni terör örgütü Asala’yı kullandılar. Sonra ülkemizde konuşulan yerel dilleri bölünme aracı haline getirerek Kawacılar terör örgütünü kurdurdular, ardından Apocuları ve nihayetinde pkk’yı kurdurdular.

Pkk’nın asıl misyonu 12 Eylül’e zemin hazırlamaktı. Örgütün elebaşı olan vicdansız, inançsız, soy fukarası kadro hedef tahtasına ülkücüleri koymuştu. Hem BOP mühendislerinin verdiği görevi yerine getirmek hem de bilinçaltında yatan kini kusmak için Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde cinsiyet ayırt etmeden, her meslekten, her yaştan yüzlerce ülkücüyü katlettiler.

Aynı görev diğer bölgelerde de, DHKP-C, MKP, TKP/ML, MLKP, TİKKO gibi komünist, Marksist, Leninist, Maoist terör örgütlerine verilmişti.

Her biri yurtdışı destekli olan onlarca örgüt birleşmiş ülkücülere saldırıyordu. Çünkü BOP uygulamaya konulursa karşı çıkarak canı pahasına ülkesini savunacak bilgili, birikimli, donanımlı bir ülkücü nesil ülkenin sigortası gibi görev yapıyordu.

Bütün örgütlerin saldırısı, hükümetin baskısı, mühimmat bulmaktaki zorluk, maddi yetersizlik ve daha bir sürü olumsuzluğa rağmen ülkücüler korkmuyor, yılmıyor, yıkılmıyordu. Şehit edilen her ülkücünün yerine hemen bir başka ülkücü geçiyor, şehit olmak için adeta birbirleriyle yarışıyordu.

Ülkücülerin kararlı duruşunu gören BOP’çular bu defa alevi kartını masaya sürerek Maraş, Çorum, Sivas gibi şehirlerde büyük olaylar çıkardılar. Sokaklarda günlerce iç savaş devam etti, yüzlerce insan can verdi.

Nihayetinde ülkücüleri sokaklarda yok edemeyeceğini anlayan Türk ve İslam düşmanı BOP’çular ABD’deki lobileri vasıtasıyla satın aldıkları üniformalı uşaklarına 12 Eylül darbesini yaptırdılar.

12 Eylül terörü bitirmek için yapılmadı. 12 Eylül Türkiye’de adaletsizliğe, yokluğa, yolsuzluğa, yoksulluğa, işgale karşı çıkacak olan idealizmi bitirmek için ve ülkücü hareketi topyekun ortadan kaldırmak üzere yapıldı.

MHP Ülkücü Kuruluşlar Ana Davasında 220’si idam istemiyle 587 ülkücü yargılandı. İdamı istenenler arasında Başbuğ Alparslan Türkeş’te vardı. Türkiye genelinde onbinlerce ülkücü yargılanmış, cezaevine girmiş, firar etmiş ve/veya yurtdışına kaçmıştı.

Onlarca ülkücü genç, katil darbecilerin işkence tezgahlarında can verdi. Karanlık dehlizlerinde akıl sağlığını yitiren, gözünü, kulağını, kolunu, bacağını, erkekliğini kaybeden ülkücüler oldu.

11 ay süren işkence faslından sonra 19 Ağustos 1981 günü ilk mahkeme kuruldu. Neredeyse tamamına idam, müebbet ve çeşitli ağır hapis cezası istenen 587 ülkücü mahkum ve mahkeme heyeti yerine geçti. Salona en son Başbuğ Türkeş alındı. İzinsiz fısıldamanın bile yasak olduğu askeri mahkemede bir anda bütün mahkumlar ayağa kalkarak yüksek sesle İstiklal Marşını okumaya başladı. Mahkeme heyeti de ayağa kalkmış dolayısıyla Başbuğu ayakta karşılamıştı. Bu darbecilere vurulan ilk darbeydi.

Sonra ülkücüler hızlıca toparlanıp, cezaevlerinde teşkilatlandı. Seyyid Ahmet Arvasi’nin “…ve tarih bir gün şehadete susamış bir ülkücüden daha tehlikeli bir silahın keşfedilmediğini yazacaktır” sözünü doğrularcasına, yüksek güvenlikli askeri cezaevlerinden üçerli beşerli firar ettiler, işkenceci savcıya koğuş penceresinden tabanca ile ateş ettiler, adaletsizliğe başkaldırmak için isyanlar çıkardılar, dışarıda yarım kalan hesapları içeride gördüler, uzaktan eğitimle üniversite diplomalarını aldılar, kitaplar, dergiler yayınladılar, şiir yarışmaları düzenlediler, askeri cezaevlerinin neredeyse tamamında hâkimiyet ülkücülerin eline geçti.

Ülkücüleri vurmakla, ezmekle, asmakla bitiremeyeceğini anlayan BOP’un uşakları taktik değiştirerek “Yeşil Kuşak” projesini başlattılar. İçerideki ülkücüleri bölmek için koliler dolusu kitap, dergi gönderildi… Cezaevinde bölemedikleri ülkücüleri çıktıktan sonra bölmeye muvaffak oldular. Başbuğ teşkilatın başındayken başka bölünme olmadı ama Başbuğ’un vefatından sonra bir daha böldüler, sonra bir daha, bir daha, bir daha…

Bölgemizde BOP Müslüman kanı dökerek adım adım ilerlerken ülkücüler en az on partiye dağılmış vaziyetteler. Milliyetçiliğin yükselen değer olduğu bu dönemde yapılan anketlerde toplam ülkücü oyu yüzde 25 - 30 bandında ama ülkücüler imamesi kopmuş tespih taneleri gibi darmadağın oldu.

Değil 10, 100, 500 tane parti, ülkücüleri atomlarına bile ayırsalar başaramayacaklar. Tabutluktan, Mamak’tan, C-5’ten, işkenceden, iftiradan, ihanetten, darağacından, ölümden korkup geri adım atmayan ülkücüler ne BOP’un sahibinden, ne de BOP’un gönüllü bayraktarlarına pabuç bırakmayacaktır.

Ülkücüler yeniden derlenip toparlanacak, ilimde, kültürde, sanatta, sporda fiziki ve akademik eğitim ile Türklük ve İslam aşkıyla yanıp tutuşan tam donanımlı nesiller yetiştirmeye yeniden başlayacaktır.

İşte o gün geldiğinde ülkücüler, BOP’u tersyüz edip sahibine iade edecek, esir Türkleri özgürlüğe kavuşturacak, bir tek yoksul Türk kalmayıncaya kadar mücadele edecek, İslam âleminde akan kanı durduracak, dünyanın hiçbir ülkesinde tek bir mazlumun ezilmesine izin vermeyecek, kısacası ülkücüler ayağa kalkınca dünyadaki bütün zalimler mazlumların önünde diz çökecektir.

Hiçbir zaman darbeden, darbeciden yana olmayan, hiçbir darbeciye de boyun eğmeyen ülkücüler yaşadıkça 12 Eylül zalimlerini lanetle anmaya ve anlatmaya devam edecektir.