21 Kasım 2017 09:52

Ben'lik Hastalığından Kurtulmalıyız!

BEN’LİK HASTALIĞINDAN

KURTULMALIYIZ!




Peygamberler kentidir Urfa!

Tarih ve kültür şehridir Urfa!

GAP’ın Başkentidir Urfa!

Damak lezzetidir Urfa!

Müziğin diyarıdır Urfa!

Onüç bin yıllık şanlı geçmişi ile günümüzde didik ayaktadır Urfa!

Urfa herşeydir.

Urfa sevdadır!

Urfa heyecandır!

Urfa Kalptir!

Urfa’da herşey var. Ama ne yazık ki asıl var olması gerekenlerden bir tanesi olan ‘birlik ve berberlik’ ne yazıktır ki günümüzde S.O.S vermekte.

Urfa’ya şöyle bir bakacak olduğumuzda ne yazık ki, taban ile tavan arasında büyük bir ayrılık, farklılıklar, bölünmüşlükler görmekteyiz.

Her zaman örnek il olarak verdiğimiz bırakın Gaziantep’i, bir Adıyaman, bir Mardin ve özellikle Diyarbakır’da bile günümüzde kalkınmışlık, gelişmişlik adına güzellikler yaşanırken ne yazık ki bizim Urfa’da bunun tam tersi yaşanmaya devam ediyor.

Bu şehri bugün bu hale getiren noktanın bana göre en başında Aşiretçilik gelmektedir.

Bölgemiz coğrafyasında yer alan diğer illerde aşiretçilik yok mu?

Var ama inanın bizdeki kadar değil. Oralarda daha fazla aileler hakim olurken bizde ise koskoca bir ilçe sadece üç ileri gelen aşiretin reislerinin iki dudağı arasında çıkan söze ve bu üç kişinin verdiği karara bağlı.

Bizim buradaki menfaate, cüzdana dayalı aşiretçilik ve onun paralelinde ortaya çıkan şakşakçılık ne yazık ki ilimizin daha sağlıklı gelişmemesine de etken olabilmekte.

Bir Gaziantep’e bakalım.

Çiftçi, üretici yeri geldiğinde toptancıya, pazarcıya yaşayabildiği olumsuzlukların hesabını sorabilmekte.

Toptancı veya pazarcıda yeri geldiğinde oda başta olmak üzere bağlı bulunduğu ya da mensubu olduğu kuruluşun en başındakinden hesabını tıkır tıkır sormakta. Oda, sendika, dernek başkanları da tabandan gelen baskılar karşısında ilinin Milletvekili başta olmak üzere yerine göre Genel Müdüründen, Müsteşarından, Milletvekili ve Bakanlarından yaşadıkları olumsuzlukların hesabını sorabilmekte ya da beklentileri ile ilgili düşüncelerini rahatlıkla ifade edebilmekte.

İşte bunlar ne yazık ki bizim buralarda olmamakta.

Bir ilçede ön planda olan beş kişiye bakalım.

Bir tanesi Belediye ile iç içe!

Bir diğeri Sulama birliklerinin ihalesini almış gibi!

Bir başkası çevresindeki kamu ihalelerinin tek adresi gibi!

Ve daha da bir başkası yok çadır, yok mahalle, yok dernek ya da vakfın ihalelerinin tek sorumlusu gibi!

Bu isimler bölgenin önemli isimleri olmak ile birlikte ilin ve ilçelerinin kanaat önderleri, siyasi yelpazenin iktidar ayağının güçlü temsilcileri ve çözüm adına tüm sorunlar ve çözüm yolları bu adreslere çıkmakta.

Yani anlayacağınız tüm hesaplar üç, beş kişinin cüzdanları içinde. Beş isim menfaatleri icabı ‘şu parti!’ diyorlar o parti veya yoğurda siyah diyorlar beyaz olan yoğurt bir anda siyah olup çıkıyor.

Benlik, egoistlik ve egoistçe hareketler zaten bizim bir parçamız gibi. Üstüne üstlük bir de işin içine çekememezlik ve en önemlisi de bir çelme takma sevdamız girdiğinde vay halimize.

İyi tamam da il olarak Neden böyleyiz?

Bu durum her yönüyle bize zarar vermekte.

İl olarak bir an önce kendimize gelmeliyiz. En başta kendi egolu halimizden kurtulmalıyız. BEN’lik yerine BİZ ruhunu tercih etmeli ve bizden birisine tekme atmak yerine, köstek olmak yerine ona bir can olarak sahip çıkmalıyız. İlimizin var olan sorun ve sorunlarının çözümünde ise parti ayağını unutmalı, kendi cüzdanımız düşünmemeli ve yarınlarımız olan çocuklarımız adına sağlıklı düşünmeli ve adımlar atmalıyız.

Temennim içinde bulunduğumuz BEN’lik hastalığından bir an önce kurtulmamızdır.