04 Temmuz 2015 01:29

RUH SAĞLIĞIMIZ

İnsanın yaşamını devam ettirebilmesi için ruhsal ve fiziksel olarak kendisini rahat hissetmesi gerekir. Ruh sağlığı ile beden sağlığını birbirinden bağımsız düşünmemiz mümkün değildir. Son dönemlerde birçok fiziksel rahatsızlığın sebebi strese, kaygıya yani insanın psikolojik durumuna bağlanıyor. Bunları kaynatan koca kazan da bilinçaltımız oluyor tabi.

Beden sağlığımızı korumak için kendimize çok dikkat ederiz. Özellikle de beslenmemize. Sebzemizdi, meyvemizdi, mineralimizdi diye gıdım gıdım hesap yaparız günlük olarak. Zararlı maddelerden uzak durmaya çalışırız, spor yapmaya zaman ayırırız. Peki ya ruh sağlığımızı korumak için ne yapıyoruz?

Japon bilim adamlarının yaptığı bir araştırmadan söz etmek istiyorum sizlere.

Aynı kaynaktan alınan suyu, aynı ebatlarda farklı farklı kaplara dolduruyorlar ve hepsine ayrı ayrı duygular ve kavramlar yüklüyorlar.

Bir kaptaki su, Budist keşişler tarafından kutsanıyor. Diğer bir kaptaki suya sürekli hakaret ediliyor. Bir diğerine sevgi sözcükleri söylenirken bir başkasına kararlılık ve azim telkin ediliyor. Sonra bütün kaplar aynı derecede donmaya bırakılıyor. Sonuç: kaplardaki suyun donarken ki kristalize şekilleri farklılık gösteriyor. Kimi geometrik şekiller alıyor, kimi kilim deseni gibi, kimi damlacıklar halinde, kimi karmakarışık…

İnsanoğlunun vücudunun yarıdan fazlasının sudan oluştuğunu bilmeyenimiz yoktur herhalde.

Buradan hareketle kişisel huzurumuzu yakalayabilmek, yaşam enerjimizi harekete geçirebilmek için kendimize karşı hissettiğimiz duygu yoğunluğunun ne kadar önemli olduğu anlaşılıyor sanırım. Biz kendimizi nasıl hissediyorsak öyle yaşarız; nasıl biliyorsak ona inanırız. Çünkü kendi inançlarımızla vücudumuzdaki suyu olumlu ya da olumsuz harekete geçiririz.

İnanmadığımız hiçbir şeyi hayata geçiremeyiz. Çoğumuzun başından geçmiştir: çok zor olan bir şeyi başardıktan sonra “içimden bir ses hep olacağını söylüyordu” deriz. Ya da bunu tam tersi “zaten olmayacağını biliyordum” demek gibi.

İşte o içimizdeki sesi doğru kodlayabilmek kendi elimizde.

Yemek yemek gibi su içmek gibi nasıl ki fiziksel olarak yaşamımızı devam ettirmeye çalışıyorsak ruhumuzu da beslemeli ona her gün biraz daha güzellikler katmalıyız. Nasıl mı? Herkesten çok kendimizi severek, herkesten önce kendimize saygı duyarak, herkesten fazla kendimizle sohbet ederek. Bunların her biri ayrı ayrı birer konu başlığı aslında. Şimdi sadece kısa bir giriş arkasından detaylandırmalarını yaparız inşallah.

Kendimizi sevmek, kendimize inanmak düşünmekle değil hissetmekle olur. Bunun için de kendimize olumlamalar yapmalıyız. Günün belli zamanlarında kendimizi dinlemeli, neye ihtiyacımızın olduğunu anlamalıyız.

Sorunumuz sevgi mi? Önce her yönümüzle kendimizi sevebilmeyi başarıp bunu kendimize itiraf etmeliyiz.

Sorunumuz güvensizlik mi? Geçmişten cımbızla da olsa başarı öykülerimizi çekip o ana taşımalıyız ve kendi kendimize sürekli başarı telkin etmeliyiz. Karamsar mıyız? Hemen hayatımızdaki değerlerin farkına varıp onlara sahip olduğumuz için ne kadar şanslı olduğumuzu düşünmeliyiz.

Bunları sadece ihtiyacımız olduğu zamanlarda düşünmeye çalışırsak içinde bulunduğumuz durumun duygusallığından dolayı kendimize yardımcı olamayız. Sorunlar içinde daha da düğümlenip dururuz. Her şey yolundayken bu olumlama ve telkinleri yaptığımızda bir olumsuzlukla karşılaştığımız anda sorunlarla boğuşmak yerine çözüm odaklı olup aklıselim bir şekilde düşünürüz.

Hayatınızdaki her şeyin yolunda gitmesi dileğiyle

Sevgi ve huzurla kalın…