Bir insan düşünün; sizing-bizim gibi etten, kemikten ve kandan ibaret.
Bir insan düşünün; birçoğumuz gibi okumuş, hekim olmuş, ihtisas yapmış, cerahhi danabilim dalında uzmanlaşmış..

Bir insan düşünün; ülkesinin değişik bölgelerinde ve doğup büyüdüğü ilçede ve ilçesinin bağlı olduğu ilin merkezindeki bazı hastanelerde uzman doktor olarak çalışmış, sağlık kurumlarının en yoğunu olarak kabul edilen 90’lı yılların SSK Hastanesinde başhekimlik görevinde bulunmuş…

İşte bu insan; tam da bu en riskli görevi sürdürürken aktif politikaya atılmaya karar vermiş. Makamını mevkiini terkedip henüz 3’üncü yılını tamamlayan 2 yıllık iktidar partisinden Belediye Başkan aday adayı olmuş.

Eşi-dostu, tanıyanı-bileni “yapma doktor, etme eyleme” diyerek vazgeçirmek istemişlerse de dinletememişler.
Bilenler, belediye başkanlığına talip olduğu şehirde feodalitenin bütün azametiyle hakimiyetini sürdürdüğünü altını çızmiş;tanımayanlar, ailen-aşiretin, kömün-kömçen kimdir; kimlerdensin, bu şehirde tanıyanın-bilenin var mı dır diye sorup sual etmişler.
Parti içi muhalifleri; araştırdık-soruşturduk, bu insanla aynı soy ismini taşıyan topu topu 4 kişi yaşıyor bu şehirde; kimden oy alacağını zannediyor diye kafa bulup toy düğün etmişler.
Sözün özü şu ki bir avuç inanmış insanın dışında kimse şans vermemiş.
Dakikalar, saatler, günler, haftalar birbirine ulana ulana ay olmuş, aylara yeni aylar eklenmiş ve soğuk bir şubat gününde; ülkemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan; “Adalet ve Kalkınma Partisi Şanlıurfa Belediye Başkan adayımız Dr. Ahmet Eşref Fakıbaba kardeşimdir” diyerek bu insanı takdim etmiş kalabalıklara.
Bu insanı seçtiğine pişman olmamış ama, umdukları rantı bulamıyanlar bazan tehdit, bazan şantaj ve bazan da aba altından oy göstererek Başbakan’ın gözünde karalamışlar da karalamışlar Dr. Ahmet Eşref Fakıbaba’yı. Ağzından girip burnundan çıkmışlar; hatta ve hatta “ceketinizi aday gösterseniz kazanırız” demiş ve Sayın Başbakan’ı da ceketinde keramet olduğuna inandırmışlar.
Bu insanın adını çizmiş partisi ve Genel Başkanı, kullanılma ömrünü tamamlamış eski radyolar gibi tavan aralığına kaldırılmasına emir-ferman buyurmuş.

Bu insan ve bu insana inanalar, haklı olarak, içlerine sindirememişler bu yavan muameleyi. Sahip çıkmışlar 5 sene boyunca büyük hizmetler yapan Belediye Başkanlarına. Şanlıurfa gibi Türkiye’nin en pis şehrini, 3-4 yıl gibi kısa bir sürede ülkenin en temiz şehirleri arasında ilk sıralara yükselten Fakıbaba’ya “Sen varsan, biz de varız.. Hem de sonuna kadar ve hem de herşeyimizle” demiş ve hep birlikte inmişler AKP Treninden…

Bu insan bir avuç inanmış insanla birlikte, gece demeden gündüz demeden Şanlıurfa’nın neredeyse bütün meydanlarını, parklarını, cadde ve sokaklarını bıkıp usanmadan adımlamış..
Bu insan, 29 Mart 2009 akşamı bir kez daha, hem de Başbakan’a rağmen, yeniden çıkmış sandıktan.
Sonra…
Bu insanı; ikinci başkanlık döneminin ilk üç yılında; halkın gözünden düşürmek için ellerinden ne geliyorsa yaptılar…
Bu insanı; başkanı bulunduğu şehirin belediye sınırları içinde merkezi hükümetce yapılan yatırımların temel atma ya da açılış törenlerinde protokolde yer dahi vermediler, gözlerimizle gördük Abide Kavşağı’nda.
Bu insanın; elini kolunu bağlayarak başarısız kılmak için, İller Bankası’ndan gönderilen vergi paylarından nasıl kesinti yapıldığını da herkes biliyor ve söylüyor.
Bu insan, kadrini biz bilmesek de, Europe Business Kurumu‘ndan Avrupa’da “En İyi Başkan” olarak ödüllendirildi ve Belediye Başkanı olduğu şehire de “Avrupa’nın En İyi Şehri” ünvanı verildi.
Bu insan Şanlıurfa Belediye Başkanlığı görevinin ikinci beş yılında; değişik araştırma şirketlerince uygulanan anketlerde, “Ayın En Başarılı Belediye Başkanı” ünvanını en çok kazanan isim olarak gündemde hep yer aldı.
Şimdi…
Bu insan, eski partisinden milletvekili adayı..
Nisan-2009 / Mart-2014 döneminde; Türkiye’nin En başarılı Belediye Başkanları anketinde ilk sırayı alan Ahmet Eşref Fakıbaba, ne yazık ki AKP Şanlıurfa Milletvekili Adayleri listesinde 7’nci sırada..
Hani üst sıradakiler Dr. Fakıbaba kadar kaliteli ve Dr. Fakıbaba’nın çeyreği kadar siyaset arenasında başarılı kişiler olmuş olsalardı, inanın lafını dahi etmez, yutkunur otururduk.
Ne diyelim; siyaset böyle birşey olmalı her halde.
29 Mart 2009’un mağlupları hezimetlerinin rövanşını bu şekilde almış olacaklarını zannediyorlardır belki de..