SU KALDIRMAZ KUTSAL DEĞERLER | ||
06 Temmuz 2025 04:50 |
||
URFAPRESS yazarı Beyhan KOCAMANEL yazdı.İşte o köşe yazısı: | ||
SU KALDIRMAZ KUTSAL DEĞERLER
Günlerdir, kamuoyunda büyük yankı uyandıran Leman Dergisinin hadsiz çıkışı üzerine kamuoyundan gelen yoğun eleştiri ve tepkiler, her zaman olduğu gibi yerini yeni gündem konularıyla değiştirmeye çoktan başlamış durumda. Muhtemelen birkaç hafta sonra pek çoğumuz hatırlamayacağız bile. Eleştirel ve sivri dilli mizah anlayışıyla bir kesimin yakından tanıdığı ve takip ettiği Leman Dergisi, aslında tam da hedeflediği amaca ulaşmış görünüyor. Sözde mizah adı altında temsil ettiği dar kitleyi zaman zaman yeni alanlar açarak genişletebilmek ve tabiiki hizmet ettiği düşünceye sevimli görünebilmek adına Giriştiği ilk eylemi bu değil aslında. Dergi, daha önce de pek çok defa gerek kapağı gerekse içeriğiyle kamuoyunda infiale yol açacak durumların tetikleyicisi olmak gibi bir unvana sahip. Dergi, tabiri caizse dini algıları dürterek, değerler üzerinden yaptığı kötü hicivlerle daha çok görünür olma, konuşulma ve dikkat çekme peşinde. Ülkede kutuplaşmanın kalbine oynayarak ticari ve ideolojik kâr elde etme güdüsüyle hareket etmeyi legal olarak benimseyen Leman Dergisi, ülkenin kültürel fay hatlarına dinamit döşemekten bir türlü kendini alamıyor. Allah’ın son elçisi peygamber efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) Müslümanlar için, mezhep ve coğrafya fark etmeksizin adaleti, sabrı ve hoşgörüsüyle ümmetin birleştirici unsuru Olmuştur. Onun getirdiği vahiy, ( Kuranı Kerim ) İslam dünyasının kutsal rehberi olarak kabul edilir. Peki, verilere göre neredeyse tamamı Müslüman olan bir ülkede, sanatın Dokunulmazlığına vurgu yaparak sanata kurşun işlemez gibi cümlelerle kuşandıkları zırhlarla İslam dünyasını hedef alan bu girişimler, sahiden de sandığımız kadar tesadüfi olarak mı gelişiyor? Tabiki değil! Hiçbir yayın kurumu toplumun kırmızı çizgilerini taşımanın nelere yol açabileceğinin hesabını kitabını yapmadan o topluma bir şey sunamaz. Üstelik farklı isimlerle de olsa kökeni doksanlı yılların başlarına dayanan, sözde Köklü ve tecrübeli geçinen bir kuruluştan bahsediyoruz burada. Arka bahçede fikir özgürlüğü adı altında değiştirilemez değerlere neşter vurmak isteyen bir zihniyet olduğu alenen ortada. Bunun yanı sıra her gün ezanla uyanıp namaza durulan bir ülkede, "aman canım alınganlığa ne gerek var” hiciv yapılmak istenmiş diyerek, sanatın arkasında saklambaç oynayıp siyaset devşirmek isteyenler de doğru gören gözler tarafından şu aralar sobelendiklerinin farkındalar mı, bilmiyorum. İslam dünyasında Müslümanların lideri peygamber efendimiz Hz. Muhammed, (s.a.v.), hiçbir çağ ve düşünce çerçevesinde yorumlanamaz. Hz. Muhammed (s.a.v.), Müslümanlarca tüm çağlara hitap eden bir rahmet makamıdır. Müslüman toplumlar için kutsal kabul edilen bu makama hizmet etmekte tüm ideolojilerin üzerinde yer almaktadır. Buna göre kurşun işlemeyen şey aslında Sanat değil, toplumun kutsal değerleri demek çok daha doğru olacaktır. Tüm bu bilgiler ışığında bir toplumun değiştirilemez değerleri üzerinden tepkiyi tetiklemenin ne yazık ki izahı yoktur. Toplum barışını düzenleyen kanun maddelerince koruma altında olan bu değerler kendi içinde oldukça kırılgan ve saydam bir yapıya sahip olduklarından üzerlerinde tahribata asla izin vermezler. Pardon denilemeyecek kadar masumiyetten uzak ve provoke edilmeye bu kadar elverişli bir konu üzerinden sözde sanat adı altında bir düşünceye hizmete cesaret etmek de doğrusu yenilen yüreğin büyüklüğü kadar oyunun da büyüklüğünü gözlerimize sokmakta. Yazılı ve görsel basında, 2005 Danimarka ve ardından Fransız Charlie Hebdo olaylarına çanak tutan kafaların artıklarını izliyor gibiyiz. Bahse konu olan derginin yine o dönemde Charlie Hebdo olayına destek kapağı ile davalık olduğunu da hatırlarsanız. Ülkemizde sahnelenen bu oyuna göre yapılmaya çalışılan şeyin bir nevi misyonerlik faaliyetiyle benzer özellikler taşıdığını söylemekte pek yersiz bir düşünce yaklaşımı sayılamaz. Toplumların değişim ve dönüşümü için, topa tüfeğe sarılmaya çok da lüzum kalmadığını sanırım artık hepimiz iyi biliyoruz. Konu, tozlu raflarda yerini almadan hemen önce hatırlatalım ki, sanat ve dalları doğası gereği dönem dönem sorgulanmaya, zorlanmaya ve hatta sınırları aşılmaya son derece uygun yapılardır. Zamana göre ihtiyaç ve algılarımız değişim gösterdikçe sanatın dili ve bakış açısı da pekâlâ değişim gösterebilir, göstermek zorundadır da… Yaşamın pek çok alanında olağan akışta gerçekleşmesi gereken bu değişim ve dönüşümler Sırasında karıştırılmaması gereken bir şey varsa o da, zaman kavramının çok ötesinde, tüm çağlara hitap etmekte ve edecek olan kutsal değerlerimizle ümmetin kutsal kodları üzerinde değişime girişilmemesi, ümmet ruhunu kaldırmayacak o suyunsa hiç ama hiç taşırılmamasının gerekliliğidir. |